Güçlü yapay zeka inanç sahibi olabilir Güçlü yapay zeka inanç sahibi olabilir

Günümüzde yapay zekânın yükselişi felsefi ve etik konularda olduğu kadar teolojik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Yapay zekâ dinle ilişkili bazı araştırma ve uygulamalarda kullanıldığı gibi; Tanrı’nın varlığı, evrenle ilişkisi, insanın mahiyeti, özgürlüğü, evrendeki yeri ve misyonu gibi konularda oldukça tartışmalı teolojik kavram ve fikirlerin ortaya atılmasına da neden olabiliyor. Artık hayatımızın bir gerçeği olan yapay zekânın günlük işleri kolaylaştıran onlarca özelliğinin yanında yanıltıcı taraflarıyla suistimale de açık bir alan da olduğuna dikkat çeken Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı hocalarından Prof. Dr. Mehmet Bulgen, “Yapay zekânın bugünkü kullanımında dinlerin kurtuluş teorilerini de olumsuz etkileyebilecek örnekler de görüyoruz. Transhümanizm bunlardan biridir. Transhümanizm yapay zekâdan destek alarak insanı tamamen mükemmel bir hale getirmek ve ölümden bile muaf tutmak gibi amaçlar hedefliyor” diyor. İslam dininin ana eksenini tevhidin oluşturduğunun altını çizen Bulgen, “Allah-u Tealâ’nın merkeze alınması ve insanların ebedi hayat için bu dünyada olduklarının farkında olması gerekir. Dolayısıyla bir gün ölüp yeniden diriltilecek bir hayat söz konusu olduğunda bu dünyadaki yapıp ettiklerimizi buna göre tasarlamamız gerekir. İşte tam bu nedenle yapay zekâyı amaç olmaktan ziyade kendilerini kurtuluşa ulaştıracak bir araca dönüştürmeleri gerekiyor” açıklamasını yapıyor. Alanında uzman 21 araştırmacının, 20 makale ile konuyu geniş bir perspektiften ele aldıkları Timaş Yayınları arasında çıkan Yapay Zekâ ve İslam kitabının editörü Prof. Dr. Mehmet Bulgen ile konuştuk.

Prof. Dr. Mehmet Bulgen

Halihazırda İslam veya ilahiyat alanında yapay zekâya dair çalışmalar var mı?

Yapay Zekâ ve İslam kitabı aslında iki yıla yakın bir projenin emeği. Bildiğiniz gibi yapay zekâ yaklaşık on yıldan beri -özellikle son yıllarda daha da belirginçok adından söz edilen bir teknoloji. Hemen hemen hayatın her alanını ilgilendiren yansımaları söz konusu. Tabii yapay zekânın günümüzdeki etkilerinin yanında gelecekteki oluşturacağı muazzam bir potansiyele sahip. Tabii din de hayatın her alanını etkileyen bir unsur. İnsan hayatını hem bireysel hem de toplumsal yönden etkide bulunur. Tabii toplumda meydana gelen gelişmeler, özellikle yapay zekâ gibi geniş çaptaki değişimler, ister istemez dini de etkileyecektir. Tabii dini birçok açıdan etkilemesi söz konusu. Örneğin, “İnsan nedir?”, “Bilinç nedir?”, “İnsanın sorumluluğu nedir?” gibi bizim klasik İslam düşüncesine göre yaptığımız tanımların yeniden gözden geçirilmesi söz konusu. Bununla beraber etikle ilgili olarak yapay zekânın oluşturduğu bir takım tartışmalar da söz konusu. Yine yapay zekânın İslami ilimler alanında araştırma yönünden sağladığı bir takım imkânlar, olanaklar var. Bu anlamda Yapay Zekâ ve İslam kitabı İslam dininin birçok yönüyle etkilenmesi bakımından 21 araştırmacı tarafından, 20 makalenin bir araya getirildiği bir çalışma. Bu kitabın yapay zekâ ve İslam’ın doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili olduğu konuları bütüncül bir şekilde ifade etmeye çalışan interdisipliner bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz. Tabii interdisipliner derken; kitabın içeriğine bakıldığında felsefe alanından yazılar olduğunu görüyoruz. Çünkü yapay zekânın felsefe yönünden getirdiği imalar da söz konusudur. “Bilinç yapay zekâya aktarılabilir mi?” gibi sorular aynı zamanda felsefi sorulardır. Bu noktada felsefe ve dinler de ilişkili hale geliyor. Yine bilgisayar mühendisleri tarafından yazılmış makaleler var. Daha özel İslami ilimlerin her dalından kendi bakış açısında makaleler var. Mesela İslam hukuku açısından finansta yapay zekâ veya İslam sanatlarında yapay zekâ üzerine yazılmış makaleler var. Dolayısıyla birçok yönden başta Müslümanlar olmak üzere, akademi camiasını ilgilendiren pek çok unsuru barındırdığını söyleyebiliriz. Bu yönüyle kitabın bu alanda interdisipliner çalışmalar arasında bir ilk olduğunu da söyleyebiliriz.

Bu çok kritik bir soru. Bizim yapay zekânın konumuna ve ne olduğunu bakmamız gerekiyor. Şu anda yapay zekâ Chatgbt gibi çok duyduğumuz yapay zekâ modelleri doğal dili işlemeye esas alan, -“Büyük Dil Modeli” de deniliyor bunlara- zekâlar. Bu programların çalışma prensibi sizin verdiğiniz muazzam miktardaki veriyi işlemek. Bir insanın okuyabileceği makale sayısı, kitap sayısı sınırlıdır. Ama siz yapay zekâya teorik olarak şimdiye kadar dünyada şimdiye kadar yazılmış tüm kitapları, makaleleri verebilirsiniz. Sonraki süreçte yapay zekâ; makine öğrenmesi, derin öğrenme teknikleri, yapay sinir ağları gibi çeşitli logaritma kullanarak bu veriyi işliyor. Bu muazzam miktardaki veriler arasında bağlantılar kuruyor, ayrıştırmalar yapıyor. Böylelikle de kontrol edildiğinde oldukça anlamlı çıktılara ulaştığını görüyoruz. Bu da İslami ilimler dahil her alanda yeni çıktılara ulaşmak demek. Örneğin siz tefsirle ilgili üretilmiş tüm literatürü yapay zekâya verdiğinizde ve aralarında anlamlı ilişkiler kurmasını bekleyebilirsiniz. Yalnız bu şekilde yapay zekâ, şu anki seviyesi itibariyle dar anlamda yapay zekâ olarak tanımlanıyor. Bir de “yapay genel zekâ”, “güçlü yapay zekâ” ya da “süper yapay zekâ” diye tabirler var. Mesela yapay genel zekâ demek; yapay zekânın artık tek bir alanda değil de, bir insan zihni gibi çok farklı problemleri kendi kendine çözebildiği bir aşamaya geçilmesi anlamına geliyor. Bir diğer kavram güçlü yapay zekâ; bu kavram çok daha iddialı bir aşama. Buna göre yapay zekâ öyle bir seviyeye gelecek ki artık bilinç kazanacak ve insanın da sahip olduğu algılara, duygulara ve iradeye sahip olabilecek. Burada eğer yapay zekâ, güçlü yapay zekâ seviyesine gelirse -ki bir çok uzman bunun gerçekleşebileceğini söylüyor- İslam dini de genelde mükellefiyetin, sorumluluğun esasını akla sahip olmak olarak belirler, akıl birinci derecede koşuldur. Biz yapay zekânın bu şekilde bir akla sahip olduğunu düşündüğümüzde, “Makinalar inanç sahibi olabilir mi?” sorusu da artık meşru hale geliyor.

Etikle ilgili kaygılar dikkate alınmalı

İslami bakış açısı yapay zekâ teknolojisine nasıl bakıyor? Ya da nasıl bakmalı?

Yapay zekâ araştırmaları teşvik edilmeli

Peki, yapay zekâ teknolojisine hakim olmanın dini değerler ile birlikte dini yaşam ve pratikleri için nasıl avantajları olabilir?

Yapay zekâ ekonomik, sağlık, askeri hatta tarım gibi alanlarda güç sağlıyorsa İslam dininin bu teknolojiye alan açması söz konusudur. Hatta İslam araştırmalarında yapay zekânın kullanılması teşvik edilmelidir. Konuşmamızın başında verdiğim örnekteki gibi… Geçmişten bugüne gelen bilgileri bir araya getirme ve yeni sonuçlar oluşturarak günümüzdeki problemlerin çözümlerine de katkı sağlayacak yeni fikirler elde etme anlamında önemli. Bu türden amaçlarda yapay zekâ kullanılabilir. Ancak elbette İslam dininin ana ekseni tevhiddir. Allah-u Tealâ’nın merkeze alınması ve insanların ebedi hayat için bu dünyada olduklarının farkında olması gerekir. Dolayısıyla bir gün ölüp yeniden diriltilecek bir hayat söz konusu olduğunda bu dünyadaki yapıp ettiklerimizi buna göre tasarlamamız gerekir. İşte tam bu nedenle yapay zekâyı amaç olmaktan ziyade kendilerini kurtuluşa ulaştıracak bir araca dönüştürmeleri gerekiyor. Yapay zekânın bugünkü kullanımında dinlerin kurtuluş teorilerini de olumsuz etkileyebilecek örnekler de görüyoruz. Transhümanizm bunlardan biridir. Transhümanizm yapay zekâdan destek alarak insanı tamamen mükemmel bir hale getirmek ve ölümden bile muaf tutmak gibi amaçlar hedefliyor. Hümanizmde olduğu gibi insandan farklı bir üst otoriteyi kabul etmiyor. Tamamen insanı merkeze alan bir anlayış söz konusu. Burada mükemmel hale gelip ölümsüzlüye kavuşarak tanrıdan bağımsız hale gelme gibi bir yaklaşım söz konusu. İslam dini bu şekildeki iddiaları kabul etmez. Çünkü İslam’da ebediyet yurdu ahiret hayatıdır. Transhümanizm, yani insanın kemâli ancak ahirette aranmalıdır diyebiliriz. Bu dünyada kendini tanrıdan bağımsızlaştırma, ölümsüzlüğü kazanma böylelikle de adeta bir tanrı-insan yaklaşımı oluşturmanın biz İslam dinince uygun bulunacağını düşünmüyoruz. Zaten evrenin yapısına da baktığımızda buna müsaade eden bir durumu yok. Çünkü evrenin bir başlangıcı var. Yine modern termodinamik ve kozmoloji ile ilişkili teoriler evrenin bir sonu olduğunu söylüyor bize. Büyük patlamayla mı olur yoksa büyük donmayla mı olur bilemiyoruz ancak evrenin mutlaka bir sonu olacağı bugün modern bilim tarafından dile getiriliyor. Böyle bir ortamda yapay zekânın insanı bir tanrıya dönüştürmesi veya ölümsüz hale getirerek ahiretten muaf kalma şeklinde bir senaryonun mümkün olmadığını söyleyebiliriz.

Bu da günümüzde çok yaygın bir şekilde tartışılan bir husus. Bugün Çin’in geliştirmiş olduğu bir yapay zekâya Çin’in aleyhinde hiçbir şey söyletemediğimizi görüyoruz. Bu son İsrail’in Gazze’ya saldırılarında da gördük. Her konuda insanlara bilgi veren yapay zekâ algoritmaları o konuya gelince suskunluk yaşıyor veya farklı bir şekilde yansıtmaya çalışıyorlar. İşte bu da epistemik şiddet oluyor. İnsanın tarafsız bilgiye ulaşımı engelleniyor. Bir taraftan, “Bu muazzam bir makinedir, her türlü konuyu ilişkilendirebilir, size doğru ve tarafsız cevaplar verebilir” derken bir yandan da somut hususlar söz konusu olduğunda durumun pek de böyle olmadığını, aslında güdülenen bir yapay zekâ olduğunu görüyoruz. Bu da tabi bize neyi gösteriyor? Bizim İslami hassasiyetleri de göz önüne alarak kendi yapay zekâ teknolojimizi geliştirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde onu yapanlar, ona sahip olanlar benimsedikleri dünya görüşünü ve planlarını yapay zekâ sayesinde daha kolay bir şekilde uygulayabilir hale getireceklerdir. İnsanları manipüle edebileceklerdir. Ve dezenformasyon amaçlı yapay zekânın kullanılması söz konusu olacaktır. Yapay zekânın gerçekten büyük bir güç. Zaten yapılan milyar dolarlık yatırımlar da bunu gösteriyor. Şuan yapay zekâ çiplerini üreten firmalar dünyanın en değerli şirketleri haline geldiler. 4 trilyon dolara ulaşan bir değerden bahsediliyor. Gelecekte de ekonominin 4’te 3’ünün yapay zekâ ile ilgili olacağı öngörülüyor. Böylesine insanı derinden etkileyen bir alanın diğer alanları da etkilememesi söz konusu olamaz. Bu da etik amaçlarla kullanılmasını ön planda tutulmasını gerektiriyor. Bu da yalnızca söylemle, dilemekle olmaz. O güç, ekonomik potansiyel, rekabet neredeyse sizin de o tarafa yönelmeniz gerekiyor. Bu noktada dinlere düşen görev o ezelden beri getirdikleri ilkeleri, canın, neslin, malın korunması gibi ilkelerin korunmasında ısrar etmektir. Bize düşen görev budur.

Lionel

Yazıya tutkuyla bağlı olan Lionel, At gözlüklerini çıkarıp çevresine bakiyor ve gördüklerini Bikonu.com’da gündemi farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Analitik yaklaşımı, sade dili ve dikkat çekici yorumlarıyla okurların ilgisini çekmeyi başarıyor. İlgi alanları arasında güncel haberler, kültür, toplum ve insan hikâyeleri yer alıyor.

İlgili Yazılar

Çağla Şıkel’in kahvaltısı gündem olmuştu: Alişan’dan gönderme Çağla Şıkel’in kahvaltısı gündem olmuştu: Alişan’dan gönderme
  • Nisan 27, 2025

Sonraki haber Alişan, Çağla Şıkel. Ünlü sunucu ve oyuncu Çağla Şıkel’in kahvaltısı sosyal medyada gündem olmuştu. Ünlü isme yakın arkadaşı Alişan’dan gönderme geldi. Sosyal medya paylaşımlarıyla adından söz ettiren Çağla Şıkel, geçtiğimiz ay paylaştığı kahvaltı tabağıyla adından söz…

Devamı

Devamı
Emine Erdoğan ‘Saklı Kalanlar’ sergisinin açılışını yaptı: 100 yıl boyunca gizlenmiş 40 el yazması ve matbu eser yer alıyor Emine Erdoğan ‘Saklı Kalanlar’ sergisinin açılışını yaptı: 100 yıl boyunca gizlenmiş 40 el yazması ve matbu eser yer alıyor
  • Nisan 27, 2025

Açılış öncesinde Asitane Vakfı Başkanı Hasibe Nurhayat Turan, Emine Erdoğan’a sergi hakkında bilgiler verdikten sonra günün anısına atık kağıtlardan yapılmış çiçek şeklinde broş hediye etti. Serginin açılışını kurdele keserek yapan Emine Erdoğan’a; Afşin Belediye Başkanı Koray Kıraç, Asitane…

Devamı

Devamı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir