

Kuşkusuz biliriz ancak olmadığında nefes alamadığımızı hissedecek kadar kavradık mı önemini? İşte buna evet demek zor. Çünkü biz bu egemenliğin içine doğduk. Endonezya başbakanı örneğin Atatürk sevgisini dile getirdiğinde o sevginin gerisinde tam dört asır ve 34 yıl süren sömürgelik olduğunu hatıra getirmedik. Çünkü biz sömürge olmadık. Kim sayesinde? Atatürk ve arkadaşları. Oysa Atatürk ve arkadaşları yaşamıştı milletin egemen olmadığı düzeni. O düzen değil miydi Kuzey Afrika’yı, Balkanlar’ı yitirmemize neden olan, ülkeyi borç batağına sürükleyen, borçla Dolmabahçe gibi saraylar yaptırmaktan geri durmayıp Duyun-u Umumiye belasını millete kambur yapan ve Sevr’i imzalayıp emperyalizme vatanın anahtarını teslim eden. Evet o düzendi. Bu nedenledir ki bizim Milli Mücadelemiz özeldir. Çünkü yalnızca emperyalizme değil onlarla işbirliği yapan düzene karşıdır. O karşıtlığın vurgulandığı ilk belge de Amasya Genelgesi’dir.
22 Haziran 1919 tarihli o genelge imzalandığında ülkenin dört yanı işgal altındadır. Genelge bu durumu “Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı tehlikededir” cümlesiyle vurgular. İşgalcilere yönelik tek vurgu da budur. Asıl vurgu “İstanbul hükümetinin üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirmediği” saptaması ve bu durumda ne yapılacağını söylemesidir.
Türkiye’nin kurtuluş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi tek cümleyle vurgulanmıştır genelgede. “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” cümlesi Kemalizm’in beden bulmasıdır daha 1919’da. Nasıl mı? Millet geleceğine nasıl karar verecektir, yolu nedir? Yolu meclisten geçer. Meclis için seçim gerekir. Seçimin olduğu ve belli aralıklarla yinelendiği rejim cumhuriyettir. Millet egemenliğiyle yetinmeyip bir de meclisli yapı öngörülmesi halkçı, demokrat duruştur. Millet, gelecekte de varlığını sürdürebilmek için egemen kılınmıştır. Bu ise milliyetçiliktir. Genelge devrimcidir, Osmanlı anayasasını görmezden gelmiştir. Bu anayasa göre egemen Allah’ın yeryüzündeki gölgesi sultandır. Egemen padişah bu yetkisini Allah’tan alır. Oysa genelge egemen olarak milleti tanır. Egemenlik anlayışını deyim yerindeyse gökyüzünden yeryüzüne indirir. Bu da laik devlet ve toplum düzenine yapılan vurgu olur. İşte size 16 yıl sonra Kemalizm adını alacak ideolojinin ilk dört ilkesi…
Peki kararların meclis yoluyla alınacağına ilişkin kanıtımız nedir? Genelge, Sivas’ta milli bir kongre toplanmasını kararlaştırır. Bunun için her sancaktan “milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin” yola çıkmasını ister. Erzurum’da toplanan milliciler de Sivas’ta toplananlar da kongrelerini yasama organı/meclis gibi çalıştırır. Karar alır. Aldıkları kararı uygulamak üzere bir yürütme organı yani temsilciler kurulu seçer. Kongreler “İradeyi milliyeyi hâkim kılmak esastır” kararıyla Amasya ruhunu yaşatır.
ATATÜRK VE MİLLET
Atatürk ve arkadaşları vatanın ve milletin tehlikede olduğu o bunalım dönemlerinde çözümü hep millet egemenliğinde aramıştır. Saray ise Mondros Mütarekesi’nin ardından 21 Aralık 1918 günü meclisi fesheder. Meclis ancak Sivas’taki Kemalistler’in direnciyle açılır. 12 Ocak 1920 günü çalışmaya başlayan Osmanlı Mebusan Meclisi, Misakı Milli’yi kabul edince kıyamet kopar. Emperyalistler İstanbul’u işgal eder, milletvekillerini tutuklar, meclisi çalışamaz kılar, kentte millici avına çıkar ve tüm bunlar yaşanırken Saray’dan “gık” çıkmaz. Milletin temsilcileri padişahtan hızlı hareket eder, meclislerini kapatmadan yeniden toplanabilmenin hukuksal altyapısını oluşturur. 18 Mart’ta tatil kararı alır. Saray yine devreye girer 11 Nisan 1920’de. Meclisin kapısına/milletin sesine bir kez daha kilit vurur.
Mustafa Kemal Paşa 17 ve 19 Mart’ta iki genelge yayınlar. Ankara’da olağanüstü yetkili Meclis açılacak, yeniden seçim yapılacak, seçimlerde livalar esas alınacak ve her livadan beş milletvekili seçilecektir. Seçimlere yalnız Anadolu’nun Türk ve Müslüman unsuru katılabilecektir. Ve işte böylece 23 Nisan 1920 günü açılan Meclis’in ulusal meclis olacağı da gün yüzüne çıkar.
24 Nisan günü Mustafa Kemal Paşa uzun bir konuşma yapar. 30 Ekim 1918’den 23 Nisan 1920’ye kadar yaşanan olayları belgelere dayalı anlatır. Osmanlıcılık, İslamcılık ve Turancılık yalnız bir düştür der. İzlencemiz ulusal siyaset, ilkemiz milli iradeye dayanarak ulusun ve vatanın muhtaç olduğu amaçlara yürümektir der. Bolşevik rüzgâr esmeye başladığında yine kürsüye gelir. 14 Ağustos günü “Bizim noktai nazarımız -ki halkçılıktır- kuvvetin kudretin hakimiyetin idarenin doğrudan halka verilmesidir” der. Bir ay sonra 13 Eylül’de ise hazırladığı halkçılık programını Meclis’e sunar. Komisyon programın “amaç ve öğreti” kısmını Meclis’in bildirisi olarak yayınlar. Amaç halkı yalnızca özgür kılmak değil aynı zamanda emperyalizm ve kapitalizmin baskı ve zulmünden kurtararak onu yönetim ve egemenliğin tek sahibi yapmaktır. Programın “temel maddeler” bölümü ise 1921 Anayasası olur. Türkiye Devleti’nin ilk anayasası “Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir” diyerek Amasya ruhunu anayasal kural hâline getirir. Egemen millet olduğu için TBMM’nin üstünde güç tanınmaz. Saltanatın kaldırılması da Vahdettin kaçtığında hilafet makamının boş olduğuna dair alınan fetvanın meclis onayına sunulması da işte bu nedenledir. Millet sözünün üstünde söz yoktur. Bu öyle bir kararlılıktır ki 1924 anayasa tasarısında cumhurbaşkanına tanınan TBMM’yi feshetme ve yasaları veto etme hakkı Meclis’ten geçmeyecektir. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğu hâlde…
1921’de Amasya’dan süzülüp anayasaya giren millet egemenliği iki yıl sonra ismine de kavuşur. Cumhuriyet. Mustafa Kemal Paşa 23 Eylül 1923’te Avusturya gazetesi Neue Freie Presse muhabiri Hans J. Lazari’ye verdiği demeçte şöyle der:
“Size, yeni Türk anayasasının birinci paragrafını tekrar etmek istiyorum: Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Yönetim şekli halkın geleceğini bizzat ve fiilen idare etmesi esasına dayanır. Bunlar, ‘Cumhuriyet’ kelimesinin açık ve yanlış anlamaya meydan vermeyen tanımıdır!”
İşte bu nedenledir ki 29 Ekim 1923 günü Türkiye Devleti’ni Cumhuriyet yapan anayasa değişikliği “açıklamalı değişiklik” olarak tanımlanır. 1919 günü Amasya’da vurgulanan, 1921 Anayasası’na ruh olan millet egemenliği “Cumhuriyet” olarak açıklanır. Ardında Türk milletinin mücadelesi, şehit ve gazilerin kanı vardır. Bu nedenledir ki Cumhuriyet koruma altına alınır. Bu nedenle değiştirilemez ve değiştirilmesi önerilemez hükümdür. Değiştirmeye cüret etmek yalnız 1919 ruhunu ve millet egemenliği ilkesini reddetmek değildir. Emperyalizmi ve ona kucak açan saray ve hükümetini benimsemek demektir.
Kaynak Cumhuriyet