
Denizi, martıları, balıkçıları, kahvehanelerde oturan adamları, yoksul ama gururlu insanları… Sait Faik Abasıyanık, hikâyelerinde hepimizin tanıdığı ama çoğu zaman fark etmediğimiz hayatları anlatır. O, sıradan insanların hikâyelerini büyük bir ustalıkla anlatan, edebiyatımızın en özel kalemlerinden biri. Onun satırlarında bir adada tek başına yaşayan bir balıkçıya, İstanbul’un arka sokaklarında kaybolmuş bir çocuğa ya da penceresinden sokağı izleyen yaşlı bir adama rastlamak mümkündür. Abasıyanık’ın öykülerinde hepimizin bir parçası var. Öyküleri, insanın içini ısıtan bir dost sesi gibi hem tanıdık hem de derindir. Hepsi onun dünyasında yer buldu, biz de onları okurken kendimizi bulduk. Şimdi, bu öyküler tiyatro sahnesinde canlanıyor. Oyuncu ve çocuk kitapları yazarı Özgür Özgülgün’ün kaleme aldığı ve oynadığı, Senan Kara’nın yönettiği “Hayatı Hikâye Olan Adam Sait Faik” adlı tiyatro oyunu, 15-16- 17 Nisan tarihlerinde Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Çok Amaçlı Salon’da seyirciyle buluşacak. Özgülgün, oyunda büyük ustanın öykülerindeki kahramanların peşine düşerek Sait Faik’in dünyasına adım atıyor. Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın mihenk taşlarından biri olan Sait Faik’in eserlerindeki evrensel insanlık hallerini sahneye taşıyan oyun, onun duyarlılığını ve anlatım gücünü tiyatronun büyüsüyle birleştiriyor. Dekor, müzik, ışık ve görsel tasarımıyla titizlikle hazırlanan bu yapım, seyirciyi hem duygusal hem de düşünsel bir yolculukla öykü kahramanlarının rüzgarına teslim olmaya davet ediyor.
Başucumda hep Sait Faik kitapları vardı
Sait Faik’in hikâyeleriyle konservatuvar yıllarında tanıştığını söyleyen Özgür Özgülgün, “1990’lı yıllarda eğitim alırken Müjdat Gezen, Savaş Dinçer, Engin Cezzar ve Aliye Uzunatağ gibi ustalar, Sait Faik’in hikâyelerini sahneye taşımamız için bizi çalıştırdı. O dönemden beri onun hikâyeleriyle iç içeyim. Başucumda her zaman Sait Faik kitapları vardı. Onun öykülerinde her okur kendine ait bir şey bulabilir. İşçi de memur da ev hanımı da okusa, her kesimden yalnız insanların fark edilmeyen yönlerini açığa çıkaran bir öykücü. Müthiş bir gözlem yeteneği var ve okuyucuya ‘Ben de yazabilirim’ hissini veriyor. Çünkü en zor olan, en basit olanı yazmaktır ve o, bu yalınlığı edebiyata taşımayı başarmış. Bir gün kendi tek kişilik oyunum olursa, kesinlikle Sait Faik’in hikâyelerinin peşine düşen bir adamın öyküsünü canlandırırım diye düşünmüştüm. Sahneye taşırken de bu yalınlığı koruyarak canlandırdım” ifadelerini kullanıyor.
Başucumda hep Sait Faik kitapları vardı
Sait Faik’in hikâyeleriyle konservatuvar yıllarında tanıştığını söyleyen Özgür Özgülgün, “1990’lı yıllarda eğitim alırken Müjdat Gezen, Savaş Dinçer, Engin Cezzar ve Aliye Uzunatağ gibi ustalar, Sait Faik’in hikâyelerini sahneye taşımamız için bizi çalıştırdı. O dönemden beri onun hikâyeleriyle iç içeyim. Başucumda her zaman Sait Faik kitapları vardı. Onun öykülerinde her okur kendine ait bir şey bulabilir. İşçi de memur da ev hanımı da okusa, her kesimden yalnız insanların fark edilmeyen yönlerini açığa çıkaran bir öykücü. Müthiş bir gözlem yeteneği var ve okuyucuya ‘Ben de yazabilirim’ hissini veriyor. Çünkü en zor olan, en basit olanı yazmaktır ve o, bu yalınlığı edebiyata taşımayı başarmış. Bir gün kendi tek kişilik oyunum olursa, kesinlikle Sait Faik’in hikâyelerinin peşine düşen bir adamın öyküsünü canlandırırım diye düşünmüştüm. Sahneye taşırken de bu yalınlığı koruyarak canlandırdım” ifadelerini kullanıyor.